27 Kasım 2011 Pazar

OLUMLU DÜŞÜN OLUMLU YAŞA


         Her şey düşüncede başlar. Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür. Bugün kullandığımız otomobil, bilgisayar, oturduğum sandalye önceleri bir düşünceden ibaretti. Hepsi önce düşüncede oluşturuldu ve düşüncenin yaratıcı sürecinin ürünü olarak gerçekleşti.
         Kişiler arası ilişkiler dünyasına gelince, davranış ve duygularımızın nedenleri düşünce dünyamızın içinde yatar. Ön planda davranış ve duyguların  alışverişinin ve karşılıklı değişimin yer aldığı kişiler arası iletişim sürecinde, davranış ve duyguların değişmesi, düşüncenin değişmesinden geçer. Ancak bunu gerçekleştirebilmek yani kalıplaşmış düşüncenin yerine yeni düşünce koyabilmek  o kadar da kolay değildir. Çünkü yıllarca belirli tarzda düşünmeye adeta şartlanmışızdır. O yüzden düşüncelerle ilgili üzerinde durulacak ilk soru “acaba düşüncelerimizin her zaman  farkında mıyız?” dır. Bu sorunun yanıtı bazen “evet” ama çoğunlukla “hayır” dır.
Düşünce ile ilgili ikinci önemli özellik ise düşünce sürecinin kesinlikle bir mantık yapısına ihtiyaç duymasıdır. İster öfke, ister çöküntü , ister sevinç, ister huzur, vb. olsun çoğu duygunun gerisinde, kendi içinde tutarlı bir mantık akışı vardır. Her bir davranış ve duygu, söz konusu mantık akışının noktalandığı sonuçta oluşur. Beynimiz, temelde, mantık akışları için ve içinde yaşar. Beyin için , gerçekçi olsun veya olmasın, önemli olan bir mantık akışını bitirebilmektir.
         Basit bir mantıksal silsilede, üç temel aşama söz konusudur. Bunlardan ilki, çevremizdeki olaylar (başkalarının davranışları dahil) hakkında geliştirmiş olduğumuz, oldukça yerleşik bir inanç ya da kural veya büyük önermedir.  İkinci öğe, büyük önermenin ilgili olduğu olay grubundan bir örnektir. Bu da orta önermedir. Silsiledeki son unsur, büyük ve orta önermelerden hareketle varılan sonuçtur.

Örnek: Beşir, hataların başkalarının gözünden düşmeye neden olduğuna inanır.
            Beşir, geçen gün patronuyla çalışırken iki hata yapar,
            SONUÇ: Beşir, o akşam eve patronunun gözünden düşmüş             
            düşüncesiyle gider.
           Beşir, ertesi gün patronuyla çalışırken kendini gözden düşmüş hisseder.

Düşüncenin diğer bir özelliği ise beynimizin kendi kendine telkin hizmeti veren bir organ olmasıdır. Düşüncelerimiz, refleks hızında , mantıksal silsileler takip eden ve çoğunlukla farkında olmadığımız  bir bilinç düzeyinde güçlü telkinlerde bulunabilen süreçlerdir. Düşüncenin tüm bu özelliklerinin yanı sıra sözel olmayan resimsel nitelikleri de vardır. İki gözümüzle gördüğümüz şeyleri tercüme eden birde zihin gözümüz vardır. İki gözümüz gerçek kendini nasıl gösteriyorsa onu öyle algılar. Oysa zihin gözümüz gerçeği kendi istediği gibi resmedebilir. “ “işler göründüğü gibi değil” deyimi bu özelliği ne kadar isabetle açıklıyor değil mi?”
         Peki olumlu yaşayabilmek için  düşüncelerimizi nasıl organize etmeliyiz ? Daha mutlu bir yaşam için olumlu düşünmeyi yaşamımıza nasıl geçirmeliyiz?

1.     Öncelikle bizi olumsuz duygu haline iten olumsuz düşüncelerimizin farkına varmalıyız. Bunun için bir günce tutup gün içinde aklınızdan geçen olumsuz düşünceleri not edin.
2.     Eski inanış ve düşünce kalıplarının yerine yeni düşünce kalıbını  koymalıyız. Bu yeni bir zihinsel yapının çatısını oluşturur.
3.     Bitirilmiş resim üzerinde çalışmaya başlayabiliriz. Yani yeni bir yaşam için amaç listesi oluşturabilirsiniz. Bunun içinde olumlu imgeleme tekniğinden yararlanabiliriz. Amaç listesini oluştururken şunlara dikkat etmeliyiz:         
1)     Zihnimize göndereceğimiz mesaj olumlu bir cümleden oluşmalı, geniş ya  da şimdiki zamanda kurulmalı. Örneğin “Artık sunum yaparken heyecanlanmayacağım” yerine “Sunum yaparken son derece rahat ve güvenliyim” cümlesi daha uygundur.
2)     Zihnimizde bir düşüncenin yerleşmesi için en az 21 güne ihtiyacımız var. Bu nedenle yeni düşünceye alışmak için minimum 21 gün geçmesi gerekiyor.
3)     Olumsuz düşünmek olumsuz olayları mıknatıs gibi üzerimize çeker. Biz buna psikolojide “Kendini gerçekleştiren kehanet” diyoruz. Bu nedenle daha mutlu bir yaşam için olumlu düşünün. Unutmayın, düşündüğünüz her şey yapacağınız her şeyin belirleyicisidir.   


         DÜŞÜNCELERİMİN BAZI TEMEL NOKTALARI



·        HER BİRİMİZ TÜM YAŞAM DENEYİMLERİMİZDEN YÜZDE YÜZ SORUMLUYUZ.

·        AKLIMIZDA OLAN HER DÜŞÜNCE GELECEĞİMİZİ YARATMAKTADIR.

·        HERKES İÇİN EN BÜYÜK MUTSUZLUK “YETERİNCE İYİ DEĞİLİM” DİYE DÜŞÜNMEKTİR.

·        BU SADECE BİR DÜŞÜNCEDİR VE DÜŞÜNCE DEĞİŞTİRİLEBİLİR.

·        KENDİMİZİ GERÇEKTEN SEVDİĞİMİZ ZAMAN HAYATIMIZ HER YÖNÜYLE DÜZENE GİRER.

·        OLUMLU DEĞİŞİMLERİN ANAHTARI ŞİMDİ VE BURADA KENDİMİZİ ONAYLAMAK VE KABUL                 ETMEKTİR.

·        BEDENİMİZDE “HASTALIK” DENEN ŞEYİN YARATICISI BİZİZ.

·        KENDİ HAKKIMIZDA DÜŞÜNDÜKLERİMİZ KENDİ GERÇEKLERİMİZDİR.

·        HER BİRİMİZ DÜŞÜNCE VE DUYGULARIMIZLA KENDİ YAŞAM DENEYİMLERİMİZİN YARATICISIYIZ.

·        DÜŞÜNCELERİMİZ VE SÖZCÜKLERİMİZ İLE DENEYİMLERİMİZİ YARATMAKTAYIZ.
                                                                         DÜŞÜNCE GÜCÜYLE TEDAVİ
                                                                            (Louise Hay)


             Kaynak : Düşünce Gücüyle Tedavi  (Louise Hay )
             İletişimsizlik Becerisi ( Doç.Dr.A.Kadir Özer)
              3 Psikolojik Soru (Kadir Özer)
             %100 Düşünce Gücü  (Jack Ensing Addington)
             Duygusal Gerilimle Baş Edebilme ( Doç.Dr.A.Kadir Özer) 

17 Kasım 2011 Perşembe

İÇİMİZDEKİ VOLKAN ÖFKE



     Öfke bir işarettir, hem de önemli bir işaret. Öfkemiz incindiğimizi, haklarımızın ihlal edildiğini, gereksinimlerimizin ya da isteklerimizin doğru şekilde karşılanmadığını ya da sadece, işlerin yolunda gitmediğini gösteren bir ileti olabilir. Öfkemiz yaşamımızdaki önemli bir duygusal sorunu ihmal ettiğimizi gösterebilir. Öfkemiz, başa çıkabileceğimizden çok daha fazlasını yaptığımızı ya da verdiğimizi gösteren bir işaret olabilir. Ya da öfkemiz başkalarının bizim için, kendi gelişimimiz ya da yeterliliğimiz pahasına çok fazla şey yaptıklarına dair bir uyarı olabilir. Tıpkı fiziksel acının elimizi sobadan çekmemizi gerektirdiği gibi acı da benliğimizin bütünlüğünü korur. Öfkemiz bizi, başkalarının hakkımızdaki tanımlama şekline "Hayır" ve kendi benliğimizin isteklerine "Evet" demeye yönlendirebilir.
        Tanımadığınız, ele almadığınız öfke, içimizdeki bir tohum gibidir ve etkileri pek çok yöne uzanır. Bastırılmış öfke, öfkeyi ilk yaratan durumu sürdürmemize yol açan sistemleri meydana getirir. İşte bu yüzden, azami özgürlüğe giden yolda, bastırılmış öfkemizden haberli olmamız önemli bir adımdır. Şu anki incinmemizle onun kaynağı arasındaki bağlar, kolayca gözden kaçabilir. Acımızın kaynağı yılların ardına kapatılmış da olsa inkar edilemeyecek kadar güçlüdür. İnsanların, çocuklukta karşı çıktıkları durumları yaratacak kişilerle evlenmelerine yalnızca rastlantı deyip geçemeyiz. Yıllar boyu insanların hep aynı çıkmaz sokakları denemelerini, tövbe ettikleri işleri yeniden yapmalarını rastlantı ile açıklamak zordur. Eski davranış kalıplarımızın kaynağını ve gücünü anlamadığımız sürece, bunlarda gerçek bir değişme yapamayız. Öfke her zaman, gerçek veya varsayılan haksızlığa verilen tepkidir. Geçmişimizde ne zaman bize gönderilenin elimize geçmediğini, kandırıldığımızı ya da alış-verişte zararlı çıktığımızı hissettiysek, ne zaman bizden haksız isteklerde bulunulduysa (örneğin hata yapmadığımız halde özür dilememiz istendiyse) pek çok öfke duymuşuzdur. Söyleyeceğimiz bir şey varken susturulduğumuzda, geçerli duygularımız yüzünden cezalandırıldığımızda hep haksız yere cezalandırıldığımızı hissetmişsizdir. Nerede haksızlık varsa orada öfke de vardır. Bu olayların yirmi, otuz, kırk yıl önce gerçekleşmiş olmaları bir şey değiştirmez. Yaşamlarımızı denetim altında tutmayı sürdürürler.

Öfkeden Kurtulmak İçin Altı Yetenek
    Öfkemize takılı yaşamanın bedeli nedir? Şimdi bir insanın mutlu ve başarılı bir iyileşme sürecini yaşaması için kazanması gerekli altı yetenekten söz edelim.
     Başarılı yaşam için birinci yetenek, yönü veya amaçları (doğru) saptama yeteneğidir. Doğru sözcüğü parantez içinde verilmiştir, çünkü burada sizin için doğru olan kastedilmektedir. Başka birinin sizin için tanımladığı, size uygun gördüğü yöne ve amaçlara doğru hareket etmenin hiçbir yararı yoktur. Sizin yaşamınızı anlamlı ve dolu kılan, ancak kendi yönünüz, kendi hedeflerinizdir. Hedeflerini saptayıp o yönde ilerleyemeyenlerin başarılı ve mutlu yaşamlara kavuşmaları zordur.
     Başarılı yaşam için gerekli ikinci yetenek de gereksinimimiz olana şeyleri isteme yeteneğidir. İsteyemediğimiz şeyleri elde edemeyiz. Bu durumda elde edeceğimiz tek şey öfke olur. Bundan sonra da ödeşmeye yöneliriz. Böylece isteyememek, elde edememek, öfkelenmek ve ödeşmek kısır döngüsü içinde yaşarız.
     Üçüncü yetenek hayatın akışına karşı sabırlı olma yeteneğidir. Kin tutan ya da bağımlılığını bir başka bağımlılığa dönüştüren insan sabır gösterme yeteneğine sahip olamaz.
      Dördüncü yetenek yaşanan anın zevkine varabilme yeteneğidir. Öfke, herhangi bir şeyden zevk almamızı engeller. Depresyon, bastırılmış kin ve aşırı tedirginlik, kaygı üzerinde düşünün. Öfkenin bu yüzleri hayattan zevk almamızı engeller. "Duygularını paylaşmayanlar" kolay mutlu olamazlar. Bağımlılığa sahip insanlar da tam ve dolu dolu yaşamak olanağından uzak kalırlar.
     Beşinci yetenek affedebilme yeteneğidir. Kendilerini ve başkalarını affedemeyen kişiler pek mutlu ve huzurlu olamazlar. Öfke, kendimizi, yaşamı ve başkalarını affedebilmemizi engeller.
     Altıncı yetenek yaratıcı bir istekliliğe sahip olma yeteneğidir. Gerçekten mutlu olan insanlar yaşama katkı yaparlar. Çok zaman bir çeşit güzellik yaratırlar. Bu, ihtiyacı olan bir dosta el uzatmak, yalnız birine mektup yazmak ya da gönüllü çalışma yapmak şeklinde olabilir. Şekli ne olursa olsun, yaptığımız, dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bırakmaktır. Öfke ise enerjimizi, yaratıcı sevecenliğe olanak bırakmayacak kadar çok tüketir.

ÖFKEYLE BAŞETME
     Daha az yoğun tatsız düşünceleri fark etmeyi ve onlarla ve sonuçlarıyla başa çıkmayı öğrenmek, gereksiz öfkeyi önler. Bundan sonra öfkelendiğinizde, şu soruları düşünün:
     1-Öfke ile birlikte başka hangi duyguları yaşıyorum? Örneğin:Bir arkadaşınızın, ona olan güveninizi sarstığını farz edin. Büyük olasılıkla, ilkönce kırıldığınızı hissedeceksiniz.
     2-Öfkelenmeme nasıl yol açıyorum? Mantıksız inançlarım neler? Bunu bana nasıl yapar? Bunu kabul edemem! O bir alçak. Onu tanıyamamışım. Haddini bildireceğim.
     3-Bu duruma daha mantıklı nasıl yaklaşabilirim? Talep etme, dayanamama, şikayet etme ve suçlama dışında kendime neler söyleyebilirim? Kendinize şunları söyleyebilirsiniz: Ona sır vermemem gerektiği ortada - fakat bu herkesin güvenilmez olduğu anlamına gelmez. Kırıldım, ama buna dayanabilirim - hayatım devam edecek! Belki onu daha iyi tanımam gerekirdi, fakat tanımıyordum. Bir daha ki sefere daha dikkatli olacağım. Onun bazı özelliklerini seviyorum, ama bu sevdiğim özelliklerinden biri değil!
     4- Olumlu bir bakış açısı seçeneği ne olurdu? Durumdaki olumlu potansiyel nedir? Bir fırsat ya da öğrenilecek bir şey var mı? Olaya mizahi bakış nasıl olurdu? Kendinize şöyle diyebilirsiniz: En azından onunla olan ilişkimin sınırlarını öğrenmiş oldum. Birçok açıdan hoş bir kadın, fakat sır verilecek birisi değil. Veya mizahi açıdan: Şimdi film yıldızları gibi oldum -herkes benden söz ediyor!
     5-Amacımı nasıl değiştirebilirim? Kontrol etmeye çalışmak benim için ne kadar önemli? Benim kazanmam şart mı, yoksa her ikimizin de kazanacağı bir yol var mı? İntikam almanın sonuçları neler? Haklarımı başka nasıl koruyabilirim?
Kaynaklar
     Larsen, E., Hegarty C. L. (1997). Öfkeden Affetmeye (çev). Ankara: Erek Yayınları.
     Lerner, H. (1996). Öfke Dansı (çev.). İstanbul: Varlık Yayınları.
     McKay, G., Dinkmeyer, D. (1998). Ne Hissettiğiniz Kendinize Bağlı (çev.). Ankara: HYB
     Morganett, R. S. (1990). Skills for Living. Group Counseling Activities For Young Adolescents. Illıonois:Research Press.
     Özer, A. K. (1994). Öfke, Kaygı ve Depresyon Eğilimlerinin Bilişsel Alt Yapısıyla İlgili Bir Çalışma. Psikoloji Dergisi, 9 (31), 12-25.
     Özer, A. K. (1994). Sürekli Öfke ve Öfke İfadesi Tarzı Ölçekleri Ön Çalışması. Psikoloji Dergisi, 9 (31), 26-35.
     Potter-Efron, R. (1997). Her An Öfkeli Misiniz? Öfkenizi Denetim Altında Tutabilmek İçin Bir Kılavuz (çev.). Ankara:HYB