30 Aralık 2011 Cuma

BEDEN DİLİ

Bir kaç yüzyıl önce Papa bütün yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir.
Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir  tepki gelir.
Bunun üzerine, Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir. Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve  temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle  müzakere de konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılması teklif  edilir.
 Papa da kabul eder.  1. Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve  karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak 3 parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.
2. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir.  3. Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak "Ben pes ediyorum, Yahudiler  kalabilirler" der.  Müzakere sonrasında Papa'nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne olduğunu sorduklarında Papa; 1. Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna  karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek Tanrı’yı tanıdığını söyledi.  2. Ben parmaklarımı sallayıp basimin etrafinda çevirerek  Tanrı’nın  bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret  ederek Tanrı’nın onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti. 3. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp Tanrı’nın bizim günahlarımızı  bağışladığinı göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana  ilk günahı hatırlattı.  Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?" Ayni sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafini sarmış ona nasıl  başardığını soruyorlardı, Moiz; 1. "Önce bana 3 parmağini gosterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi  istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. 2. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de,  hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağimizi söyledim"  3. "Sonra ne oldu?" diye kalabalık heyecanla sormuş. "Valla,sonrasını  ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım. Hepsi bu!..

 İNSANLARIN NE KONUŞTUĞU DEĞİL NE ANLADIĞI ÖNEMLİDİR.
 HZ. MEVLANA DA ŞÖYLE DER: NE KADAR BİLİRSEN BİL,
SÖYLEYECEKLERİN  KARŞINDAKİNİN ANLAYABİLECEĞİ KADARIYLA SINIRLIDIR.” 

Hiç yorum yok: