5 Mart 2012 Pazartesi

TIKANDI BABA


Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya
başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş.
Herkes bir şeyler istiyor.
Tıkandı baba, çay getir
Tıkandı baba, oralet getir. Vb
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.
Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba
meselesi?
Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba
Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
 Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin
bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de
akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki kadar
aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu
açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan
su damlamaya başladı. Bu sefer içimden " Onlarınki
kadar akmasada olur, yeter ki eskisi kadar aksın"
dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç
akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken
Cebrail göründü ve
Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu
gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve  hangi işe elimi
attıysam olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp
geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un
dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış
ve adamlarına ;
Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her
dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay
boyunca buna devam edeceksiniz.
Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi
akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya
baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış ,
bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da
yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim"
diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin
yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu
baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş
ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya
Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen
bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı
anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde
ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını
karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir
dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir
bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim
derken bir bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip
başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam
yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba
yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını
karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey
olmamış gibi
Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her
akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da
Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam
baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı
baba'dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay
geçince Sultan Mahmut ;
Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı
baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri
ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün
bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;
Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş
Geldi sultanım
Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim,
sağolasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı,  hadi benle gel,
deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.
Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır
küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş.
Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin
içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin
ucunda düştü düşecek. Sultan demiş;
Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu
askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını
anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış
Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve
bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o
mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın adamları
"peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba,
Niçin, demiş. Askerler
Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu
küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline
Ne olacak şimdi, demiş
Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o
mesafe arasını padişahımız sana bağışladı.demiş. adam
taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına
düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu
Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o
meşhur sözünü söylemiş;
VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"

Selamlar...
Ozras :)

Hiç yorum yok: